a
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Tristan der Ivanëxt
III. Sınıf & DM
III. Sınıf & DM
Tristan der Ivanëxt


Mesaj Sayısı : 331
Kayıt tarihi : 02/07/12
Yaş : 33
Gerçek İsim : Mustafa.
Belirgin Özelliği : Manyak.

Kişisel Bilgiler
Quidditch Mevkî: Vurucu
Irk: Krogan
Özel Yetenek:

Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi. Empty
MesajKonu: Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi.   Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi. EmptyPtsi 09 Tem. 2012, 9:41 am

    Kadim çağlarda büyücü krallıklarının egemen olduğu sihirli zamanlarda Merlin’den üç kuşak sonra yaşamış bir büyücü kral vardı. Adı Magrahan’dı ve irfanı akrabası Merlin’in ki kadar büyüktü. Krallığı öylesine güçlüydü ki hiçbir kötülüğün alt edemeyeceği söylenirdi. Adildi; ancak gerektiğinde kılıcı ve asasıyla acımasız olabiliyordu terazisi. Fakat refah yılları geride kalıp karanlık günler başladığında düşman kapıda görünmüştü. Kara büyücüler tüm âlemi yok etmek için yanıp tutuştukları sırada her türlü uğursuz yaratıkla birlikte bir ordu oluşturulmuştu elbette. Magrahan’ın buna tepkisi gecikmeden tüm krallığın görüp görebileceği en güçlü orduyu oluşturduğunda savaş başlamıştı artık…

    İlk muharebeler Magrahan’ın lehine sonuçlanmış olsa da düşmanın gazabı bitip tükenmeksizin üzerlerine yağıyordu. Çoğu köy yok edilmiş, onlarca masum hayat yitip gitmişti. Krallık orduları gün geçtikçe azalırken hiçbir güç duramaz olmuştu önlerinde artık. Sanki yıkımdan güçlenir gibi geliyorlardı üzerlerine. Sonunda sıra dışı bir karar aldı, Yüce Kral. Topraklarındaki en güçlü büyücüleri bir araya toplayıp bir tılsım yapmalarını emretmişti. Tılsım öylesine güçlü olmalıydı ki tüm ordusuyla beraber kendisine yeni bir güç bahşetmeliydi.

    Karanlık çökmüştü ülkeye, büyücüler çaresiz, her yeni ölüm sıradanlaşmıştı. Toprağın kanla yıkandığı günlere her gün bir yenisi ekleniyor, nehirlerin kanlı ağıtları arşa uzanıyordu. Büyük şehirler birer birer düşmüş, krallığın başkentine çok yaklaşmışlardı; ama hala bir gelişme yoktu. Kraliyet orduları bitkin ve güçsüz düşmüş, nice çarpışmalar geçirmişlerdi. Onca güçlü büyücü bu savaşta can vermişti. Magrahan’ın kardeşleri teker teker toprağa düşmüştü. Yas tutması gereken bir kral gibi davranması için uygun zaman olmadığının bilincindeydi, Merlin’in soyundan gelen. Ama kederi yüreğini çoktan dağlamıştı.

    Umut uzakta değildi. Krallık sonunda yeni gücünü bulmuştu. Küp şeklinde bir nesne Magrahan’ın önüne getirildiğinde tüm dertlerinin sona ereceğini anlamıştı. Nesneye dokunması yeterliydi. Sonrası kendi vücudunun içinde hayat bulacaktı. Tek bir dokunuş yetmişti zaten her şeyi başlatmaya. İçinde büyüyen güçle birlikte acı çeken büyücü tüm ordusunu kutsamıştı aynı gece. Her türlü iblisin olduğu orduya karşı zafer kaçınılmazdı; ama tüm savaş boyunca Yüce Kral’ın iradesi zayıf düşmüştü artık. İçindeki güç öyle kuvvetliydi ki kontrol altına alamıyordu. Magrahan bir karar daha vermek zorundaydı. Emriyle birlikte yaratılan küp dört parçaya bölündü, dünyanın ırak diyarlarına yollandı, kimsenin bilmediği yerlerde güvende olacaklardı. Küpün parçalanmasıyla birlikte hasta kralın içindeki gücün de sona erdiğini anlamıştı artık. Tek bir parça vardı elinde kalan, onu da soyuna armağan etmişti diğer parçaların yerini söylemeksizin. Yüce kral göç ettikten yüz yıllar sonra Magrahan’ın soyu kayıplara karıştı, fedakârlıklar unutuldu gitti. Küp efsanelerde anılmaya başladığında gerçek bilinmeze döndü. Eski bir hikâye olarak sadece savaşın izleri kalmıştı geceleri anlatılan masallar misali. Fakat gerçek hala orada bir yerde! Dünyanın derinliklerinde saklanmış vaziyette yeni sahiplerini bekliyor… Sadece… Bekliyor!


İşte böyleydi kayıp küpün hikâyesi, tüm karanlık zamanları geride bırakan gücün nasıl ortaya çıkışı, onunla neler yapılabildiği öğrenilmişti. Ama gücünün bu denli fazla olması kişiyi sarhoşa döndürüyordu. Küpün kendine has büyüsü vardı, ona dokunan kişi belli bir zaman sonra beyni olmayan boş bir bedene dönüşüyordu. Bu sihirli nesne sahibine itaatkârdı fakat bir o kadar da isyankâr. Bu isyankârlığa son vermek için parçalarını gönderdiği yerler sonsuzluğa doğru yelken açmıştı. Kimsenin bilmediği yerlere doğru kürek çekişleri bir zaman sonra durmuş kendini gizlemeye başarmıştı. Ancak bu gizlilik çok uzun sürmeden niteliğini yitirecekti.

Dünya artık birçok ırka ev sahipliği yapıyordu. Hepsi birbirinden farklı kişilikler aynı bedenlere bürünmüş şekilde dünyaya yaşamaya başlamıştı. Dış dünyadan gelen üç farklı ırk beraberinde yenilikte getirmiş, yıkım da. Kendi gezegenlerine yapılan saldırıdan kaçmak için sığındıkları dünyada yeni arayışlar içersine girmişlerdi. Fakat buraya uyum sağlamak için bazı kurallara uymaları gerekiyordu. Bu kuralları gönülsüzce kabul etseler de güvende oldukları için hoşnutlardı. Bu yeni gezegende çözülmesi gereken birçok şey vardı. Özellikler her ırkın bulduğu nesne onları bu gizemli şeylere çözmeye itiyordu. Hepsi birbirinden habersiz sahip oldukları bu nesneler dünyanın kaderini değiştirecek tablonun birer parçasıydı. Tabi bunu bilen büyücüler dışında kimse yoktu. Ancak büyücü halkı da bu efsaneye inanmayı uzun yıllar önce bırakmıştı. Özellikle insanlarla giriştikleri savaşta efsanenin kalan son kırıntıları da kaybolup gitmişti.

Tüm ırklar bu küpün bir parçasına sahipti artık; birbirinden habersiz bir şekilde. Fakat büyücülerin içinde bir kişi bu efsaneye inanmayı bırakmamış, dağılan parçaları bulmak için çalışmalar yürütmüştü. Bu çabaları onu başarıya götürse de bir yerden sonrasına adım atamıyordu. Çünkü hala diğer parçaların yerini bilmiyordu. Uzun uğraşlar sonrası bulduğu küp parçasını canı pahasına saklamak için elinden geleni yapacaktı. O gücün tadına bakmayı, vücudunda hissetmeyi çok istiyordu. O hazzı yaşayana kadar durmayacaktı.

Bir gece hiç ummadığı bir bilgiye sahip olmuştu, fısıltıların dolaştığı büyülü diyarda. Küpün parçası olduğuna inandığı bir nesneyi diğer ırklardan birinde olduğunu öğrenmişti. İşte o zaman hareket geçmeye karar vermişti. Ailesinin yıllardır uğraştığı çalışmanın sonuna gelmeyi artık başarabilirdi. Tabi bu hiç kolay olmayacaktı çünkü tüm ırklar müttefik bir şekilde yaşıyordu. Kargaşa çıkarmadan, kan akıtmadan bu işi nasıl halledebilecekti? Gizlilikle yürüttüğü bu işi artık daha dikkatli yapması gerekiyordu. Yapacağı en ufak bir hata hayatına mal olabilirdi… Yeni bir savaşın temelleri mi atılıyordu yoksa bu sadece hayallerde yaşattığı bir efsaneyi mi canlandırıyordu. Bunu henüz kimse bilmiyordu ancak bilinen tek bir şey vardı; artık kimse güvende değildi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://rosettarpg.yetkin-forum.com
Tristan der Ivanëxt
III. Sınıf & DM
III. Sınıf & DM
Tristan der Ivanëxt


Mesaj Sayısı : 331
Kayıt tarihi : 02/07/12
Yaş : 33
Gerçek İsim : Mustafa.
Belirgin Özelliği : Manyak.

Kişisel Bilgiler
Quidditch Mevkî: Vurucu
Irk: Krogan
Özel Yetenek:

Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi. Empty
MesajKonu: Geri: Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi.   Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi. EmptyPerş. 12 Tem. 2012, 9:15 pm


Görsel kurgu tanıtımı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://rosettarpg.yetkin-forum.com
 
Birinci Bölüm: Büyücünün Yükselişi.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
a :: Rosetta :: Kurgular :: Ana Kurgu-
Buraya geçin: